Uzun yaşam ile ilgili birçok mit ve efsane vardır. Sağlıklı bir diyet yapmak, düzenli egzersiz yapmak, hidrasyonu ihmal etmemek gibi konular, yaşlanmayı geciktirmenin en iyi yolları olarak lanse edilir. Ancak, 100 yaşına basan iki kadın, hayatları boyunca bu alışkanlıklara pek uymadıklarını itiraf ediyor. Florida'da yaşayan Mary Johnson ve Ruth Miller, güzel bir yaşamın sırlarını, alışılmadık bir bakış açısıyla yeniden şekillendiriyorlar. Onların yaşam hikayeleri, beslenme ve egzersiz alışkanlıklarından çok daha fazlasını içeriyor.
Mary ve Ruth, sağlıklı yaşamın temel taşlarının sosyal bağlılık ve yaşamdan keyif almak olduğunu vurguluyorlar. Mary, "Hayatım boyunca pek çok dostum oldu. Onlarla geçirdiğim zaman, bana enerji verdi. Sosyal bağlar kurmak ve insanlarla etkileşimde bulunmak, zihnimi dinç tuttu" diyor. Bu düşünceler, birçok bilim insanının araştırmalarında destek buluyor. Uzun yıl yaşayan insanların ortak noktalarından biri, hayattaki sosyal etkileşimlerin önemini fark etmeleridir. İyi arkadaşlıklara sahip olmak, yalnızlık duygusunu azaltıyor ve stres seviyelerini minimize ediyor.
Ruth da benzer şekilde, "Çocuklarım ve torunlarım beni genç tutuyor. Onlarla vakit geçirmek, hayatımın en değerli anlarındandır. Onları mutlu görmek, bana mutluluk veriyor" şeklinde belirtiyor. Aile bağları, uzun yaşayan bireylerin yaşama tutunma sebeplerinden biri olarak da öne çıkıyor. İki kadın, sağlıklı yaşam için sosyal ilişkilerin ne kadar hayati olduğunu, kendi yaşamlarıyla örnekleyerek bizlere sunuyorlar.
Mary ve Ruth'un hayatları, şunu da gösteriyor ki; endişe ve stres, uzun yaşamın düşmanıdır. Uzun yıllardır birçok deneyimin altından kalkan bu iki kadın, stresle başa çıkmanın yollarını keşfetmenin önemine vurgu yapıyor. "Hayat çok kısa, neden endişelenelim ki? Olumsuzlukları düşünmeyi bıraktım. Güne gülerek uyanmak, en büyük mutluluğum" diyor Mary.
Ruth, "Bir sorunum olduğunda, onu düşünmek yerine çözüm yollarını ararım. İçimdeki pozitif enerjiyi korumaya çalışıyorum" diyerek felsefesini açıklıyor. Bu söylemler, stresle başa çıkmanın ve hayatın sıkıntılarına olumlu bir yaklaşımla yaklaşmanın önemini gözler önüne seriyor. Uzun bir yaşam sürmek için bedensel sağlık kadar ruhsal sağlığın da önemli olduğunu unutmamak gerekir.
Ayrıca, Mary ve Ruth'un hayatları, günlük yaşamlarında şehir hayatının ritmi yerine huzur ve doğayla iç içe yaşamayı seçmelerinin de etkili olduğunu gösteriyor. "Doğa ile iç içe olmak, sizi yeniliyor. Gün batımını izlemek, kuş seslerini dinlemek her zaman huzur veriyor" şeklinde paylaşan Ruth, basit ama etkili bir yaşam tarzının önemini de ortaya koyuyor.
Son olarak, 100 yaşına basan bu iki kadının demeçleri, sağlıklı yaşam felsefelerini yeniden sorgulamamıza yol açıyor. Diyet ve egzersiz gibi alışkanlıklara yoğunlaşmak yerine, sosyal ilişkilerimize, stressiz bir yaşam sürmeye ve yaşamın basit zevklerini takdir etmeye odaklanmaktan dolayı elde edilecek uzun yaşamın sırlarını keşfetmemiz gerektiğini öğütlüyorlar. Onların bu yolda attıkları adımlar, birçok insan için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Uzun yaşamın sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir deneyim olduğunu kanıtlayan Mary ve Ruth, belki de bizlere en önemli dersleri verdi: Hayatın tadını çıkarın, sevdiklerinizle vakit geçirin ve endişelerin bir kenara bırakın. Sonuç olarak, bir asırı devirmeyi başaran bu iki kadın, yaşamın sırlarını basit ama etkili yollarla bizlere haber veriyor.