Yaşadığımız çağda teknolojinin ve modernliğin hızla gelişmesi, birçok geleneksel mesleğin unutulmasına yol açtı. Ancak, bazı ustalar bu değerleri yaşatmak için büyük bir özveriyle mücadele ediyor. İşte o ustalardan biri: 60 yıldır dede yadigarı olan mesleğini sürdüren Halil Usta...
Halil Usta, Anadolu'nun küçük bir kasabasında doğup büyümüştür. Ailesinde, özellikle dedesi ustalık yapmış bir zanaatçı olduğundan, bu mesleğe olan ilgi küçük yaşlardan itibaren başlamıştır. Dede yadigarı mesleği, ailenin geleneğini sürdürebilmek için elinden geleni yapmaya koyulan Halil Usta, çocuk yaşta öğrenmeye başladığı ahşap oymacılığı ile hayatına yön vermiştir. Bu zanaat yıllar içinde sadece bir iş olmaktan çıkıp onun için aşk haline gelmiştir.
60 yıllık meslek hayatı boyunca, Halil Usta sayısız eserler üretmiştir. Ancak onun için en değerli eserler, sadece görsel olarak değil, duygusal olarak da önem taşıyan parçalardır. Her bir parça, unutulmuş hikayeleri, gelenekleri ve kültürel ögeleri içerisinde barındırır. Halil Usta, bu eserlerin sadece maddi karşılığı için yapılmadığını, her birinin ardında bir yaşam hikayesi ve tarih yattığını ifade etmektedir.
Geleneksel mesleklerini sürdüren ustaların, sadece bir zanaat icra etmekle kalmadığını, aynı zamanda kültürel bir mirası da yaşattıklarını vurgulayan Halil Usta, "Benim için yaptığım her iş, dedemden aldığım bir bayraktır. Bu meslek, ailenin tarihini ve kültürel değerlerini de beraberinde taşır," diyor. Geçmiş ile geleceği birleştirerek unutulmaz eserler ortaya koyan Halil Usta, son zamanlarda genç neslin geleneksel sanatlara olan ilgisinin azaldığını belirtirken, bu durumu da endişeyle izliyor.
Ustalık, sabır, özveri ve deneyim gerektiren bir iş olduğu için birçok gencin bu mesleği tercih etmediğini görmekteyiz. Halil Usta, genç nesli bu alanda daha çok ‘bilinçlendirmek’ gerektiğini düşünüyor: “Geleneksel sanatlarımız, sadece birer meslek değil, birer yaşam tarzı. Bu değerlerin kaybolması, toplumsal bağlarımızın da zayıflamasına sebep olur. Geçmişe sahip çıkmak, gelecek için de en önemli adımdır.”
Birçok sanatseverin ve öğrenci grubunun atölyelerine gelen Halil Usta, onları bilgilendirmekte ve el becerilerini geliştirmek üzere çeşitli dersler vermekte. Bu sayede, gençlerin geleneksel sanata olan ilgisini artırmayı hedefliyor. Usta, bu tür atölyelerin devam etmesi için devlet desteklerinin gerekli olduğunu ve sadece bireysel çabaların yeterli olmadığını da vurguluyor.
Halil Usta’nın yaptığı eserler sadece birer sanat eseri değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin yansıtıldığı birer ayna gibidir. Hangi formatta olursa olsun, her eser, imza niteliğinde etiketlerle Halil Usta’nın adını taşır. Ürettiği her oymalı ürün, kendi karakterini ve dünyasını yansıtır. Usta, eserlerinin sadece kendisini değil, geleneklerini de yaşatmanın bir yolu olduğunu ifade ediyor.
Sonuç olarak, Halil Usta’nın hikayesi ve eserleri, sadece bir el zanaatının ötesinde; geçmişle geleceği buluşturan, kültürel zenginliklerin miras alındığı ve yeni nesillere aktarıldığı önemli bir dokümandır. Zaman geçtikçe unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalan geleneksel meslekler, Halil Usta gibi ustalar sayesinde hayata tutulmakta ve geleceğe taşınmaktadır. Onun hikayesi, sadece bir yaşam öyküsü değil, aynı zamanda geleneksel sanatların ne denli önemli olduğunu anlatan bir ders niteliğindedir.
Umarız ki, Halil Usta gibi zamanın tozunda kaybolmayan ustalar, gün geçtikçe çoğalmaya devam eder ve bizim kültür mirasımızı yaşatmaya, gelecek nesillere aktarmaya devam ederler.