Ülkemizde son dönemlerde kadına yönelik şiddet olayları ve bunların yargı süreçleri, toplumda büyük bir yankı bulmaya devam ediyor. Bu bağlamda, Hilal isimli genç bir kadının başına gelenler, toplumda infial yaratan bir olay olarak hafızalarda yer etti. Hilal'i kaçırmak isteyen bir kişi, yaşamına kast etme teşebbüsünde bulundu. Gerçekleşen olay, medyanın ve toplumun dikkatini çeken bir duruma dönüşerek yargı sürecinde ciddi tartışmalara yol açtı.
Olay, geçtiğimiz yılın yaz aylarında yaşandı. Hilal, kendi evinde bulunduğu sırada, eski bir tanıdığı tarafından zorla kaçırılmaya çalışıldı. Yaşanan arbede sırasında, sanık, hilal'in hayatını tehlikeye atacak şekilde saldırıda bulundu. Elde edilen bilgilere göre, sanık, Hilal’in ailesinin maddi durumunu kullanarak, onu psikolojik olarak manipüle etmeye çalıştı. Ancak Hilal, cesur bir şekilde karşı koyarak, kurtulmayı başardı.
Yaşanan bu süreç sonrasında sanık, ifadesinde ‘Hilal’in gitmesine izin vermek istemediğini, onu sevdiğini’ belirtti. Ancak ne kadar “aşk” olarak nitelendirirse nitelendirsin, kırmızı çizgiyi aşan bir durumla karşı karşıya olduğumuz aşikardı. Olayın mahkemeye intikal etmesiyle birlikte, toplum bu tür davranışların gereken ciddiyetle ele alınması gerektiğini bir kez daha kavradı.
Sanık hakkında verilen ilk mahkeme kararı, toplumda büyük bir tepki topladı. Çok sayıda kişi, kadına yönelik şiddetin yeterince cezalandırılmadığına yönelik eleştirilerde bulundu. Sonrasında sanığın savunma avukatının yaptığı başvuru sonucu, olayın yeniden gözden geçirilmesi talep edildi. İstinaf mahkemesi, bir kısım delilleri dikkate alarak, yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu. Bu karar, basında geniş yankı buldu ve binlerce insanı derinden etkiledi.
İstinaf mahkemesinin bu kararı, birçok hukukçu ve toplum aktivisti tarafından eleştirildi. Uzmanlar, kadına yönelik şiddetin ve cinayete teşebbüs olaylarının ciddiyetle ele alınmaması durumunda, bu tür davaların marjinalleşeceği ve daha fazla mağdur yaratacağı konusunda uyarılarda bulundular. Sosyal medyada da bu konu üzerine tartışmalar hız kazandı, #KadınaŞiddeteHayır tag’i ile yüzlerce insan görüşlerini paylaştı.
Olayın üst mahkemeye taşınması, Hilal’in tarafındaki avukatların kararlılığı ve duruşu sayesinde gerçekleşti. Kadına yönelik şiddetin yalnızca bir insan hakkı meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olduğunu belirten avukatlar, hukuk sisteminin bu tür davalara daha duyarlı yaklaşması gerektiğini savundular. Hilal’in durumu, belki de daha önce benzer olumsuzluklarla karşılaşmış kadınlar için bir umut ışığı oldu.
Bu süreç, sadece Hilal’in hikayesini değil, aynı zamanda Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki gecikmiş adımları da gözler önüne serdi. Hükümet ve sivil toplum kuruluşları, bu tarz olayların tekrar yaşanmaması için hukuki ve toplumsal önlemler alınması gerektiğinin altını çizdi. Toplumun her kesiminde ses bulan bu sesler, aslında sadece bir mağdur hikayesi değil, yüzlerce mağdurun sesi olmaya da başladı.
Hilal’in yaşadığı olayı sadece bir bireysel dram olarak görmek yetersiz kalır. Bu olayın çözümü, hiç şüphesiz toplumun genelindeki anlayış biçimlerini de değiştirmekten geçiyor. Eğitim, bilinçlendirme ve hukuki reformlar gibi alanlarda atılacak adımlar, sadece Hilal’in değil, birçok kadının hayatını kurtarabilir. İstinaf mahkemesinin verdiği karar, toplumda bu konuda daha fazla duyarlılık yaratmaya yönelik bir başlangıç olabilir mi? Umut ediyoruz ki, ilerleyen dönemlerde benzer olaylar yaşanmaz ve her birey, kendi hayatını ne olursa olsun güven içinde yaşayabilir.