Hindistan ve Pakistan, tarihi ve coğrafi olarak derin bağlara sahip olsalar da, askeri güçleri ve stratejik hedefleri bakımından önemli farklılıklar göstermektedirler. Her iki ülke, özellikle bölgesel güvenlik ve savunma stratejileri konusunda kendi milli çıkarlarını ön planda tutmaktadır. Bu nedenle, Hindistan ve Pakistan ordularının karşılaştırılması, yalnızca iki ülke arasındaki güç dengesini anlamakla kalmayıp, aynı zamanda Asya'nın güvenlik dinamiklerini de etkileyen önemli bir konuyu teşkil etmektedir.
Hindistan, dünyanın en büyük ikinci ordusuna sahip ve mevcut askeri güçleriyle uluslararası alanda önemli bir aktör olma yolunda ilerliyor. 1.4 milyon aktif asker ile birlikte 2 milyon civarında yedek asker, Hindistan ordusunu oldukça güçlü bir hale getiriyor. Ayrıca, Hindistan'ın bütçesi de dikkat çekici bir seviyede; 2022 verilerine göre, Hindistan savunma bütçesi yaklaşık 76.6 milyar dolar olarak belirlenmiştir.
Hindistan ordusunun donanımı, modern savaşın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde güncellenmekte ve geniş bir yelpazede askeri teçhizat içermektedir. Ülke, yerli üretimle üretilen silah sistemlerine büyük önem vermekte ve bu sayede savunma sanayisini güçlendirmeye çalışmaktadır. Özellikle, Hindistan'ın kendi insansız hava araçları (İHA) ve uzun menzilli füze sistemleri geliştirmesi, stratejik özerkliğini artırmayı hedeflemektedir.
Ayrıca, Hindistan, askeri tatbikatlar ve uluslararası savunma iş birlikleri ile küresel güvenlik mimarisinde daha fazla rol oynamayı amaçlamaktadır. ABD, Rusya ve Fransa gibi ülkelerle yapılan iş birlikleri, Hindistan'ın savunma kapasitesini artırırken, diğer yandan bölgedeki güç dengesini de etkiliyor.
Pakistan ordusu, 654,000 aktif asker ve 550,000 yedek asker ile önemli bir askeri güce sahip. Ülkenin ulusal güvenlik stratejisi, özellikle Hindistan ile olan gerilim ve Afganistan'daki etki alanlarını koruma üzerine kuruludur. 2022 yılı itibarıyla Pakistan'ın savunma bütçesi yaklaşık 7.5 milyar dolar civarında kalmaktadır; bu, Hindistan ile kıyaslandığında daha düşük bir rakamdır ancak Pakistan, son derece verimli bir biçimde mevcut kaynaklarını kullanabilmektedir.
Pakistan, askeri teçhizatını büyük ölçüde dış kaynaklardan temin etmektedir ve bu açıdan önemli iş birlikleri gerçekleştirmektedir. Özellikle Çin ile kurulan savunma iş birliği, Pakistan'ın askeri gücünü güçlendiren unsurlar arasında. Çin'den alınan JF-17 savaş uçakları ve çeşitli insansız hava araçları, Pakistan ordusunun modernizasyonunda önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, nükleer silah kapasitesi, Pakistan'ın savunma stratejisinin temel taşını oluşturmakta ve Hindistan ile karşılıklı deterrans (korkutma) stratejisinin hayata geçirilmesine olanak sağlamaktadır.
Pakistan ordusunun güçlü bir istihbarat ağına sahip olması, terör ile mücadele gibi iç güvenlik meselelerinde de büyük bir avantaj sağlamaktadır. Askeri istihbarat ve sivil istihbarat kurumları arasındaki iş birliği, Pakistan’a yönelik dış tehditlere karşı daha etkili bir cevap verebilmesine olanak tanımaktadır.
Hindistan ve Pakistan orduları arasındaki güç dengesizliği, sadece aktüel asker sayısından ve bütçeden kaynaklanmamaktadır. Stratejik konumları, askeri doktrinleri ve bölgesel etkileri de bu dengeyi etkileyen unsurlar arasında yer almaktadır. Hindistan, büyüyen bir ekonomik güç olarak, askeri gücünü sürekli olarak modernize etmeye çalışırken, Pakistan daha çok savunma odaklı bir strateji izlemekte ve var olan tehditleri bertaraf etmeye odaklanmaktadır.
Bu dengesizlik, her iki ülke için de zihinlerinde oluşturmuş oldukları ulusal güvenlik algılarıyla da bağlantılıdır. Pakistan, Hindistan'ın artan askeri gücünden kaygı duyarak balans kurmaya çalışırken, Hindistan da sınır güvenliğini sağlamak için askerî yatırımlarını sürdürmektedir. Bu durum, daha geniş Asya bölgesindeki güvenlik dinamiklerini etkileyerek her iki ülkenin de dış politikalarını şekillendirmektedir.
Sonuç olarak, Hindistan ve Pakistan ordularının güç karşılaştırması, bu iki ülkenin tarihi bağları ve mevcut durumu hakkında derin bir anlayış geliştirmek açısından önemlidir. Her iki ülkenin de kendi stratejileri ve hedefleri doğrultusunda askeri güçlerini şekillendirdikleri görülmektedir. Bu durumu anlamak, Asya'nın gelecekteki güvenlik dinamiklerini ve olası çatışmaları analiz etmek için temel bir adım olmaktadır.