Ülkemizin tanınmış yazarlarından biri olan Süha Oğuzertem, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bir yangın sonucu hayatını kaybetti. Edebiyat ve sinema dünyasında önemli bir yer edinen Oğuzertem, eserleriyle bir neslin düşünce dünyasını etkilemeyi başarmıştı. Çeşitli roman, öykü ve polisiye eserler kaleme alan yazarın kaybı, edebiyat camiasında derin bir üzüntü yarattı.
Yangın, 15 Ekim tarihinde sabah saatlerinde İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde meydana geldi. Oğuzertem’in yaşadığı apartmanın üst katında başlayan yangın, kısa süre içinde büyüyerek tüm daireyi sardı. Komşuların haber vermesiyle birlikte itfaiye ekipleri hızla olay yerine intikal etti. Ancak, ne yazık ki yangın söndürülene kadar Oğuzertem’in hayatını kaybettiği öğrenildi. Edebiyatçının cenazesi, ailesinin isteği üzerine huzur içinde gömülmek üzere defnedildi.
Süha Oğuzertem, yazar kimliğiyle tanınmasının yanı sıra, edebiyat alanındaki katkılarıyla da hatırlanacak bir isimdi. Öncelikle edebi eserleriyle tanınan Oğuzertem, çok sayıda roman ve hikaye kaleme aldı. “Kayıp Zamanın Peşinde” adlı romanıyla genç bir okuyucu kitlesine ulaşıp dikkatleri üzerine çekti. Roman, zaman içindeki kayıpların insanların üzerindeki etkisini ustalıkla anlatıyor. Kendisinin özellikle polisiye türündeki eserleri de yoğun ilgi gördü ve birçok ödül aldı.
Oğuzertem’in yazdığı hikayeler, karakter derinliği ve olay örgüsü ile ön plana çıkıyordu. Okuyucuları her sayfada farklı bir dünyaya taşıyan Oğuzertem, kısa öyküleriyle de dikkat çekti. “Bir Gün Daha” adlı öyküsü, insan yaşamının küçücük anlarının değerini vurgularken, insan ilişkilerine dair derin görüşler sunuyordu. Bu eserler, sadece edebi birer örnek değil, aynı zamanda toplumsal ve sosyal eleştiriler barındıran birer mesaj niteliğindeydi.
Oğuzertem, aynı zamanda sinema senaristi olarak da önemli işler yapmış bir isimdi. Kendi romanlarından sinema uyarlamaları yapmak için senaryolar kaleme aldı. Bu projelerde hem edebi nitelikleri hem de sinematografik görselliği bir araya getirdi. Eserleri, sinema dünyasında da yankı uyandırdı ve pek çok film projesinin temeli oldu. Oğuzertem’in bu özelliği, onu yalnızca bir yazar değil, aynı zamanda bir sinema sanatçısı olarak da konumlandırıyordu.
Yaşamı boyunca, birçok edebiyat dergisinde makaleler yazmış, çalışmalarıyla üniversitelerde ders olarak okutulmuştur. Genç yazarların yetişmesinde önemli bir rol oynamış, edebiyat alanında seminerler vererek bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmuştur. Kısa süre önce kurduğu edebiyat derneği, genç yazarların eserlerini yayınlama şansı verdiği için de övgüyle anılıyordu.
Oğuzertem’in kaybı, sosyal medyada da büyük bir yankı buldu. Edebiyat dünyasındaki birçok isim, duyduğu acıyı paylaşırken, derin bir özlem duyduklarını ifade etti. "Edebiyatçılar için kaybedilen her yazar, milli bir hüsrandır" paylaşımı, bu konuda genel bir görüş oluşturmuş durumda. Yazarın eserleri, yaşamı boyunca inşa ettiği bağlantılar ve dostluklar, onun düşlerini ve ideallerini gerçeğe dönüştüren bir yapıydı.
Oğuzertem’in felsefesi, yaşamı boyunca edebiyattaki yerini hep vurguladı. Kendisine sıkça sorulan soru "Yazmak neden bu kadar önemli?" sorusuydu. Oğuzertem bu soruya; “Yazan insan, yalnızca kelimeleri bir araya getirmez. O, toplumun sesi olur, düşüncelerimizi ifade etmemizi sağlar. ORTADA BİR HAFTAMIZ GÖRETİYORUZ, BELKİ DE KÜLTÜRÜMÜZ…” diyerek kendi inançlarını yansıtmıştı. Bu sözler, onun dünyasına bakış açısını, edebiyatı nasıl gördüğünü ve neden bu alana yönelik bu kadar tutkulu olduğunu açıkça gösteriyordu.
Sonuç olarak, Süha Oğuzertem’in kaybı, yalnızca ailesini değil, tüm edebiyat ve sinema camiasını derinden sarstı. Eserleriyle yaşadığı sürece yerini doldurulamaz bir miras bırakacak olan Oğuzertem’in anısı, okurlarının ve hayranlarının kalplerinde her zaman yaşatılacak. O, kelimeleriyle bir deniz yarattı ve dalgaları, hayatın her yönüne dokunarak bizimle doğrudan iletişim kurmayı başardı. Edebiyat dünyası onu hiçbir zaman unutmayacak ve eserleri ile yaşatmaya devam edecektir.